DOLUNAY YOLU / Hüdayi Can


                                                                                                                                  “Yıldızdan yol yapıp aya kavuştum.”
Mahtumkulu

1

Dillerde bir türkü “tala’al bedru”
Medeniyet yola çıkmış coşkuyla.
Âleme iftihar, âdeme âb-rû
Meyve-tohum son nebinin aşkıyla.

Bir nur parıldadı ufukta derken,
Gündüz güneşini tuttu Dolunay.
Elçiler gün oldu, güneşten erken;
Dört yöne huzmeler attı Dolunay.

Daveti bir neşe saçar göklere;
Kalpler kanat takmış, uçar göklere.

2

Kalpler kanat takmış, uçar göklere,
Sen güneşsin, sen dolunay, ey Resul!
Nazar kıldın, bir tahavvül eşyada,
Viraneler oldu saray, ey Resul!

Çileyle yanarken nice asırdır
Yesrib’i Medine edecek yollar;
Yollarını gözyaşıyla çilemiş,
Huzur-ı Rahman’a açılan kollar.

Birçoğu kabrinden görür de “Bedr”i,
Yaşlarla yıkanır inanmış sadrı.

3

Yaşlarla yıkanır inanmış sadrı,
Seni müjdeleyen öncü ümmetin.
Daha Âdem yoktu, peygamberdin sen,
Maziye atiye yeter himmetin.

“Beddua” dediler, sen dua ettin,
Ne güzel şeye çağırdın bizi.
Çok “Nezir”i “Beşir” ettin Efendim,
Karanlık geceden ayırdın bizi.

Hakikati gösterdin ya bir kere,
Yol ehli kapılar açar göklere.

4

Yol ehli kapılar açar göklere,
Niceler de nefse takıldı kaldı;
Sana deli dedi, akılsız başlar,
Sağaltmaya gelen sağlar sağaldı.

Öyle bir karanlık, göz gözü görmez,
Zemzem’den nur çıktı, Kâbe ışıdı,
Önce Mekke Medine, derken tüm cihan,
Işığını dört bir yana taşıdı.

Genç kızlar tef çaldı, melekler sûrnay,
Doğsun diye üstümüze Dolunay.

5

Doğsun diye üstümüze Dolunay,
Günle hafta rakip, asırlar ayla.
Önce kabileler geçti nurlu huzurdan,
Kavimler, devletler, sonra sırayla.

Allah’tan ve senden kaçan adamlar,
Bir gün döner, kurtulur mu ey Nebi?
“Hevdeç”te kadının dünyayı esen
Gezeceği günler, gelir mi ey Nebi?

Davanın derdiyle beller büküldü,
Yollarına ne yıldızlar döküldü.

6

Yollarına ne yıldızlar döküldü,
Hiç birini ayırmayız birinden.
İkrime’nin hidayeti Efendim,
Ne çok sevindirdi, kalktın yerinden.

Yermük günü ne yapacak malumun,
Son gelen de gözümüzde nem olur.
Îsar kahramanı o üç hazretin
Ruhu derdimize bu gün em olur.

Rehber bulmak bizim için ne kolay,
Yol olup akarken yıldızdan alay.

7

Yol olup akarken yıldızdan alay,
Vakti gelmedi mi daha dönüşün?
Ah ey nefis sen de alsan ya bir pay,
Tutun bir eteğe yoksa zor işin.

Göğsümde bir Hayber, fitne yuvası,
Kime vermeliyim sancağı savaşta.
Mağlûbum Efendim, nefsi, hevâsı,
İzzeti, gururu, dahası… başta.

Onlara da puttu, bir bir yıkıldı,
Ne dikenli mesafeler söküldü.

8

Ne dikenli mesafeler söküldü,
Elimi tut düşmeyeyim ben nâra;
Son pişmanlık, şimdi bildim, bağışla,
Sefinene al da, çıkar kenara.

Kelebekler gibi ateşe koşan
Bir güruhuz, koşuyoruz tamuya.
Dalgalar yutarken bir bir dağları,
Kör inatla binmiyoruz gemiye.

Geç de olsa fıtratımla barışsam…
Gönül ülkesinde tepeler aşsam.

9

Gönül ülkesinde tepeler aşsam,
“Gel” deseler, sıddık ile şehitler.
Gece ruhban gibi, gündüz cengâver,
“İzhir”le kefenli, “mukri” yiğitler.

Her biri bir yıldız, parlar ufukta;
Kervanlar yol için bakar onlara.
Ashab rehber mi tek, şeh-râhtır hatta,
Yolcular, yolaklar, akar onlara.

Bir yıldız konar mı, kalbimi açsam,
Yıldızdan yol yapıp, Ay’a kavuşsam.

10

Yıldızdan yol yapıp, Ay’a kavuşsam,
Her sahaben yol gösteren bir yıldız.
Avareyim, yolsuz izsiz çöllerde,
“Dahilek ya Resul”, bırakma yalnız.

“Seg-i ashab-ı tu…” düşsem peşine
Bir yıldızın aşkı ile yaşasam.
“Feelka temerat” dese görenler,
Masivayı üç talakla boşasam.

Ederdi o zaman ruhum serfürû,
Dillerde bir türkü “tala’al bedru”.

Hâsılıkelâm

Dillerde bir türkü “tala’al bedru”
Kalpler kanat takmış, uçar göklere;
Yaşlarla yıkanır inanmış sadrı,
Yol ehli kapılar açar göklere.

Doğsun diye üstümüze Dolunay,
Yollarına ne yıldızlar döküldü.
Yol olup akarken yıldızdan alay,
Ne dikenli mesafeler söküldü.

Gönül ülkesinde tepeler aşsam,
Yıldızdan yol yapıp, Ay’a kavuşsam.

Yorumlar

Popüler Yayınlar